İlahiyat Bilimleri Açısından Göç

Ekonomik, toplumsal, coğrafi, siyasi, dini vb. sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir yerden başka bir yere gitme işine göç denilmektedir. İnsanların sevdiklerini, hatıralarını, birikimlerini, hayatlarını ve memleketlerini geride bırakması zordur. Düşünüldüğü-nün aksine basit bir olay olmayan göç; bir süreci ifade eder, kendi-ne mahsus bir yapıya sahiptir ve ortaya çıkan sonuç herkes için aynı değildir. Bazen yalnız bazen de topluca hareket etmek gerekir ki göç bir kereye de mahsus olmayabilir. Kimisi için kaçış, kimisi için sığınak, kimisi için yeni bir başlangıç, kimisi için de menzile ulaşma anlamına gelen göçün asıl amacı zahmete göğüs gererek rahmete erişmektir. Hayatta kalabilmenin veya tabiri caizse külle-rinden yeniden doğmanın bir başka adıdır.
Göçülen yerlerden göç edilen yerlere göçün sebepleri ve so-nuçları araştırmacıların dikkatini hep çekmiştir ve göç disiplinlera-rası bir konu haline gelmiştir. Göç yapı olarak “Tarih, Coğrafya, Psikoloji, Sosyoloji, Antropoloji, Demografi” vb. ile ilgili olduğu gibi bizzat “Temel İslam Bilimleri, Felsefe ve Din Bilimleri, İslam Tarihi ve Sanatları” ile de ilgilidir. İnsanların gittikleri yerlere gel-dikleri yerlerin kültürlerini götürmeleri sebebiyle göçün sosyo-kültürel bir tarafı da bulunmaktadır.
Özelde insanı genelde ise toplumu ilgilendiren bir olay olarak göç, her ne kadar kriz ifade eden bir durum olsa da kimi zaman avantaja dönüşebilmektedir. Bunun en güzel örneklerinden birisi de Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretidir. Hicret ile Müslüman toplumu için yeni bir dönüşüm başlamış, İslam Medeniyetinin temelleri atılmıştır. Muhaceret tecrübesi olan Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Lût gibi tüm peygamberlerin hicreti bir dava hareketidir. Bu sebeple peygamberlerin hicretinde amaç Allah’ın rızasına ulaşmaktır ve diğer göç teorileriyle açıklamaya çalışmak hata olur.
Kitapta sekiz bölüm bulunmaktadır. Birinci bölümde Dr. Duran Ali Yıldırım göçün insanlık tarihinin bir gerçeği olduğuna, peygamberlerin ve onlara inananların göç gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarına değinmektedir. Kur’an’da göç hakkında kullanılan en önemli kavramın hicret olduğu ifade edilmektedir. Kur’an’a göre göçün en önemli sebebinin peygamberlerin ve onlara iman edenlerin inkârcı kavimler tarafından göçe zorlanmaları, bazen de Allah’ın elçilerinin dini davetlerini daha geniş kitlelere ulaştırmak, inanç ve düşüncelerini özgürce yaşama arzusu olduğundan bahse-dilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde Doç. Dr. Mesut Can tarafından Râşid Halifeler döneminde yürütülen fetih hareketleri neticesinde fethedilen bölgelerin kontrolü ve İslamlaşması adına gerçekleştirilen Arap iskânı incelenmektedir. Fetihlerden sonraki göç ve iskânların genel bir tablosunu gözler önüne sermek amaç-lanmaktadır. Çalışmanın ihtiva ettiği zaman sınırı içerisinde her bir bölge ayrı ayrı başlıklar altında ele alınmış olup, sonuç kısmın-da oldukça geniş bir coğrafyaya yayılan ilk göç ve iskân hareketlerinin genel muhtevası, amacı, gayesi ve temel ilkelerine dair birtakım genel tespitlere yer verilmektedir.
Çalışmanın bir diğer bölümünde Doç. Dr. Yakup Akyüz göç konusunu İlkçağ düşüncesinden hareketle felsefi bir düzlemde tartışmaktadır. Göç kelimesinin etimolojsinden hareketle göç olgusunun felsefi düşüncedeki değişim ve dönüşümü ele alınmaktadır. Dinsel düşüncenin göçünün felsefi düşünceye etkisinin de vurgu-landığı metinde filozofun göçünün düşüncenin göçüne etkisi de yer almaktadır. Bununla birlikte düşüncenin göçünün dil ve kavramları üzerinden de sağlanacağı ifade edilmektedir. Çeşitli boyutlarıyla göç olgusunun ele alındığı bu çalışmanın bir diğer bölümünde Dr. Öğr. Üyesi Salih Çinpolat Yahudiliğin kutsal kitabı Tanah’ı merke-ze alarak, Yahudiliğin tarihi sürecinde yaşanan göçler ve bu göçler-le bağlantılı olarak ortaya çıkan kavramlar üzerinde durmaktadır. Bu kapsamda insanlığın atası sayılan Adem ve Nuh’un göçlerine değinildikten sonra Yahudilikle bağlantılı olan göçler ile Tanah’ta yer almayan göçlerin Yahudilikteki temel kavram ve uygulamalara olan etkisine dikkat çekilmektedir.
Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özdemir’in kaleme aldığı bölüm, Türk filmlerinin çekildiği dönemlerdeki toplumsal yapı ve değişim-lerin bir başka açıdan da okunup değerlendirilebileceğini gösteren önemli bir örnek olarak öne çıkmaktadır. Toplumsal değişimleri izlemek anlamında sinema sektörü de sahip olduğu enstrümanlarla bu sürece dâhil olmuş, kısa zamanda birçok konu ve tartışmayı da kitlelere ulaştırabilmiştir. Filmlerin ait oldukları dönemin toplum-sallığından izler taşıyacağı vurgulanmaktadır. Bir sonraki başlıkta Dr. Öğr. Üyesi Nasseruddin Mazhari tarafından Muallakât şiirleri-nin omurgasını oluşturan sevgilinin göçü ve geride kalan ören yer-leri ele alınmaktadır. Muallakât şairleri ören yerlerini anlatırken okuyucuyu hüzünlü bir sahneyle karşı karşıya bırakmaktadırlar. Onların nazarında göç bir trajedidir ve bu trajediyi en iyi “ayrılık sabahı, gözyaşı, çöl, ağlama, boşluk, hüzün, ölüm, vedâ, tepeleri, gece, karanlık” gibi sözcükler ifade etmektedir. Şairler nezdinde ören yerleri ölüm ve bedbahtlığı temsil ederken; göç ise hayatı temsil etmektedir.
Çalışmanın yedinci bölümünde Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Başkonak ve Ali Osman Balcı siyasî ve dinî anlayış farklılıkları sebebiyle mezheplerin gelişiminde etkili olan göçlere ve dinî eğitim kurumlarına dikkat çekmektedir. Haricilik, Mutezile ve Şiîliğin oluşum dönemlerinde yaşanan göç hareketlerinin ele alındığı bö-lümde göçler sebebiyle ortaya çıkan anlayış farklılıkları ile dinî eğitim ve dinî davet kurumlarından bahsedilmektedir. Ayrıca bu mezheplerin İslam coğrafyalarında yayılımını hızlandıran teşkilat-lar ve görüşlerini daha büyük kitlelere ulaştırmak için kullandığı yöntemler de yer almaktadır. Dr. Öğr. Üyesi Murat Gök tarafından hazırlanan kitabın son bölümü Mısır’ın fethiyle birlikte burada farklı alanlarda hizmet veren sahabîleri konu edinmektedir. Yeni fethedilen Mısır topraklarının Müslümanlar için ne denli öneme sahip olduğu örneklerle vurgulanmakta, Hz. Peygamber’in arkadaş-ları olan bu insanların idarî ve askerî alanlar başta olmak üzere çok farklı yönlerden bölgede faaliyet ortaya koydukları anlatılmaktadır. Amr b. el-Âs’dan başlayarak bölgede idarecilik yapan, askerî alanda faaliyet gösteren çok sayıda önemli isme ve yaptıkları hizmetlere değinilmektedir.
Çalışmamıza bölüm yazarı olarak katkı sunan, tüm yoğun-luklarına rağmen bölümlerini büyük bir özveri ve ciddiyetle ta-mamlayarak eserin belirlenen sürede tamamlanmasına katkı veren, tarihsel süreçte “Göç” olgusuna “İlahiyat Bilimleri” çerçevesinde yaklaşım sergileyen Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinin kıymetli bilim insanları Duran Ali Yıldırım, Mesut Can, Murat Gök, Mustafa Özdemir, Nasseruddin Mazhari, Salih Çinpolat, Yakup Akyüz ve Ali Osman Balcı’ya değerli katkıla-rı için teşekkür ederiz. Ayrıca bu eserin çok daha geniş kitlelere ücretsiz bir şekilde ulaşımının sağlanması için siz okuyucularımı-zın paylaşımlarda bulunmasını rica ederiz. Bölümlerin, yazarların sorumluluğu altında olduğunu hatırlatarak birlikte görev yaptığı-mız hocalarımızla farklı konulara ilahiyat bilimlerinin bakışının işlendiği yeni çalışmalar yapmayı ümit ediyoruz.
Editör ve yazarlar olarak eserin bu aşamaya gelmesinde emek sarfeden ve çalışmanın dijital dağıtımını üstlenen Kitap Dünyası yetkilileri ve çalışanlarına şükranlarımızı arz ediyoruz. Böyle bir çalışmanın hazırlanarak okuyucuya ulaşmasında bizleri vesile kılan Mevlâ’ya hamd ederiz.